15 Temmuz 2016, Türkiye tarihine unutulmaz bir gece olarak geçti. O gece, demokrasiye ve vatanına sahip çıkmak için sokaklara dökülen milyonlarca insandan bazıları, acı bir mirasla karşılaştı. O karanlık gecede sokaklarda yürüyüş yapan ve darbecilere karşı duran kahramanlardan biri de 9 yıl boyunca vücudundaki kurşunlarla yaşam savaşı veren bir genç. Bu tür hikayeler, Türkiye’nin direniş sembolleri haline geldi ve ülkenin geleceği için verilen mücadelenin derinliklerini gözler önüne serdi. İşte o geceye dair kaydedilen bazı anılar ve sonrasında yaşananlar.
15 Temmuz gecesi pek çok insan gibi o genç adam da siyasetin tehlikeleri ve yaşamın kırılganlığı hakkında derin bir anlayış kazandı. O gece, Ankara'nın sokaklarını dolduran sesler, özgürlük ve bağımsızlık talepleri ile yankılanıyordu. Ancak bu özgürlük arayışı, birçok insanı zor bir hayatla baş başa bıraktı. O genç, bu tarihten itibaren yalnızca vücudundaki kurşunlarla değil, aynı zamanda bu travmatik deneyimin yarattığı psikolojik baskıyla da yaşamaya mahkum oldu. O gün yaşadığı korku, yaşamının her anında onunla birlikteydi. Hala o anı düşününce, yüreği pır pır ediyor.
Birçok insan gibi o genç adam da kayıplara tanık olmuştu. Ailesinin bir kısmı, bu tür durumlarla başa çıkmaya çalışırken sıradan bir hayatı özlemle bekliyordu. Ancak onun hayatı artık sıradan olmayacaktı. Kurşun izleri, fiziksel bir yara olmanın ötesinde, sosyal hayatında etkili bir damga oldu. Sokaklarda yaşanan bu mücadele, bireylerin hikayeleriyle birleşerek milletin hafızasına kazınmış durumda. Şimdi ise o ve benzeri hikayeler, toplumsal bir dayanışmanın sembolü haline geldi. İnsanlar, bu acı miras ile yaşamak zorundalar; fakat bunun bir dayanışma ve vatan sevgisi sembolü olabileceğini de unutmamak lazım.
15 Temmuz, Türkiye’nin demokrasi tarihine önemli bir ders bıraktı. O gece verilen yaşam mücadelesi, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun da benliğini değiştirdi. O genç adamın yaşadığı acılar, ona ve birçok insana, hayatın kıymetini ve dayanışmanın önemini bir kez daha hatırlattı. Hayatında artık sadece o kurşun izleri değil, aynı zamanda mücadele, fedakarlık ve cesaret ile yüklü bir hikaye var. Anlattıklarıyla, yaşadıklarıyla ve kaybettikleriyle birlikte, bu kahramanlar, unutulmaması gereken bir tarihin canlı tanıkları haline geldi.
Bütün bu travmaların ve zorlukların arasında, o genç adamın hayatta kalma azmi ve mücadele ruhu, topluma ilham kaynağı oldu. Belki de 15 Temmuz’un temel mesajı, her bir bireyin kendi hikayesini yazarken, collective (kolektif) bir bilinç oluşturması gerektiğidir. Bu hikayeler, hem geçmişin acılarını hem de geleceğin mutluluğunu inşa etme yolunda önemli birer parça. 15 Temmuz gecesi, her ne kadar karanlık bir gece gibi görünse de, o gece ortaya çıkan irade ve direniş, ülkenin her köşesinde yankılanmaya devam ediyor. Bu nedenle, o genç adam gibi, her bir vatandaşın içinde bir kıvılcım var; bu kıvılcımı beslemek ise ancak geçmişten ders almakla mümkündür.
Sonuç olarak, 15 Temmuz’un ardından yaşanılan olaylar, sadece o gün değil, gelecekte de üzerinde düşünülmesi gereken, tartışılması gereken ve aktarılması gereken önem arz eden olaylardır. Hem toplumsal hafızayı hem de bireysel hikayeleri unutmamak, demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır. Bugün hala hayatta olan bu kahramanların hikayelerini dinlemek ve onların yaşadıkları acılara saygı göstermek, milletçe yapmamız gereken en önemli görevlerden biridir. Unutulmamalıdır ki, geçmiş acılar, geleceğe yön verebilir; yeter ki biz, o acılardan ders almayı bilelim. Bu hikayelerin, unutulmaz anlar olarak hafızamızda yer ettiğini bilmek, geleceğe daha umutla bakmamıza yardımcı olacaktır.