Hayatın acımasız yüzüyle yüzleşen bir baba, kaybolan çocuğunun ardından yaşadığı derin yaraları ve umutsuzluğunu paylaşarak, hayatı boyunca taşıdığı bir sırrı gün yüzüne çıkarıyor. "Doktora gitti, gelecek diyorum" sözleri, sadece kaybettiği evladının yaşam umudunu değil, aynı zamanda baba olmanın zorluklarını ve çaresizliklerini de gözler önüne seriyor.
Bir baba için en büyük acı, evladını kaybetmektir. İşte bu talihsiz olay, sıradan bir ailenin hayatını alt üst etmiş durumda. Adana'da yaşayan 42 yaşındaki Ahmet Yılmaz, 8 yaşındaki oğlu Ege'nin kaybolmasının ardından günlerdir gözyaşı döküyor. "Minik oğlumun doktora gittiğini sanıyorum. Mutlaka dönmeli," diyen baba, aslında yaşadığı derin acının yanı sıra yaşamak zorunda olduğu büyük bir duygusal mücadeleyi de itiraf ediyor. Herhangi bir baba gibi Ege'yi mutlu etmek için elinden geleni yapan Ahmet Yılmaz, oğlunun kaybolmasıyla birlikte içsel bir boşluğa sürüklenmiş durumda.
Ahmet, oğlu Ege'nin kaybolduğu günün sabahı, onu doktora götürmek üzere hazırlık yapmıştı. Ege’nin sağlığı ile ilgili endişeleri, onun hayata her zaman olumlu bir şekilde bakmasını sağlamıştı. Ancak bir sabah aniden gerçekleşen kayboluş, tüm umutlarını belirsizliğe sürükledi. Sosyal medyada ve yerel haberlerde sıkça duyduğumuz kaybolmuş çocuklar hikayeleri bu sefer bizzat Ahmet'in hayatında gerçek oldu. Ege'nin hastalıklarına karşı olan endişesi, şimdi kaybolması ile birleşince, Ege'yi her an bir yerlerde bulma umudu Ahmet’in tek sığınağı haline geldi.
Kaybolması ardından Ahmet, belirsizlik ve çaresizlikle karşı karşıya kalmış durumda. Oğlunun hayatta olduğu umudunu her an taşıyan Yılmaz, çevresindeki destekçilerinin yardımıyla güçlü kalmaya çalışıyor. Ancak içindeki hasretin ve korkunun derinliği, her geçen gün onun için daha dayanılmaz bir hal alıyor. Ahmet, "Ege'nin bir gün geri döneceğine inanmak istiyorum. Sadece doktora gittiğini hayal etmek, beni ayakta tutuyor" diyerek, babalık duygusunu en derin boyutlarıyla ifade ediyor.
Ailesi, komşuları ve arkadaşları, bu zor günlerde Ahmet’in yanındalar. Medya ise aileye destek olmak için kampanyalar düzenlemeye başlamış durumda. Bu tür olayların ardındaki kaygıyı ve acıyı anlayışla karşılamak, toplumun bir görevi haline geldi. Çocukların bulunması için başlatılan arama çalışmaları, herkesin el birliğiyle kenetlendiği bir çaresizlik anını ortaya koyuyor. Ege’nin bir an önce eve dönmesi, herkesin ortak dileği.
Açıklamalar ve yorumlar bir kenara bırakıldığında, Ahmet’in duyduğu gerçek acı ve kaygının yanı sıra içinde barındırdığı umudu herkesin anlaması gerekiyor. Ebeveyn olmanın getirdiği sorumluluk yalnızca fiziksel anlamda değil, duygusal bir yükü de beraberinde getiriyor. "Doktora gitti, gelecek diyorum" diyerek karamsarlığa kapılmadan hayata tutunan bu babanın hikayesi, hepimize insani değerleri hatırlatıyor.
Toplumun katılımı ve birlikte hareket edilmesi, kaybolmuş çocukları ve ailelerini bulmayı mümkün kılabilir. Bu babanın hikayesi, sadece bir kaybın değil, aynı zamanda umudun ne kadar değerli olduğunu da gözler önüne seriyor. Her ne kadar kaybolmuş bir çocuk için söylenecek sözler sınırlıysa da, babaların yüreklerindeki sevgi ve özlem sonsuzdur. Ahmet Yılmaz’ın yaşadığı dram ve umudun hikayesi, hem içimizi burkuyor hem de geleceğe dair bir umut ışığı yaratıyor.
Sosyal medya üzerinden başlatılan kampanyalar ve yerel halkın düzenlediği etkinliklerle Ege’nin bulunması için her geçen gün yeni bir adım atılıyor. Dileğimiz, bu acı hikayenin filminin güzel bir sonla tamamlanması ve kaybolan çocukların geri dönmesidir. Ahmet Yılmaz’ın içinde taşıdığı umut gibi, her babanın da geleceğe dair umudu ve sevgisi sürsün.