Türkiye, geçtiğimiz yıl Erva adlı genç bir kadının acımasızca katledilmesi olayını konuşmaya devam ediyor. 20 yaşındaki Erva, hayatının baharındayken katilinin elinde can verdi ve cesedi parçalanarak toprağa verildi. Olay, hem yerel hem de ulusal medyada geniş yankı buldu. Zamanla, Erva'nın cinayetinin tüm detayları gün yüzüne çıktı. Bu trajik olayın ardından zanlının cezası belli oldu ve toplumda adaletin sağlanıp sağlanamayacağına dair tartışmalar yeniden alevlendi. Adaletin tecelli ettiği yönündeki olumlu duygular, katilin cezasının ne kadar adil olduğu konusunda bölünmüş durumdadır.
Olay, 2022 yılının Eylül ayında, Erva'nın kaybolmasıyla başladı. Ailesi, genç kızın bir daha dönmeyeceğini düşündüğü için hemen polise başvurdu. Yapılan araştırmalar sonucunda, Erva'nın en son görüldüğü yerlerdeki güvenlik kameraları incelendi ve zamanla katil olan zanlının kimliği belirlendi. Erva'nın katili, onunla ilişkisi olan bir arkadaşıydı. Olayın ardından, cinayetin işlendiği yer arandı ve cesedin parçaları birkaç gün içinde bulundu. Bu durum, Türkiye’nin gündeminde büyük bir infiale yol açtı ve sosyal medyada büyük tepkilere neden oldu. Ebeveynlerinin kayıplarını yaşadığı bu acı hikaye, toplumda kadına yönelik şiddetin ne denli tehlikeli boyutlara ulaştığı gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Zanlının yargı süreci, olayın yaşandığı günden itibaren büyük bir hızla ilerledi. Sosyal medya üzerinden yapılan kampanyalar ve toplumsal baskı, davanın dikkatle takip edilmesine yol açtı. Mahkeme süreci, halkın adalet beklentisi ile birlikte yürütüldü. Dava başladığında, Erva'nın ailesi de ellerinden gelen her şeyi gerçekleştirerek adaletin peşinde koştular. Nihayetinde, Erva'yı katleden zanlı, mahkeme tarafından ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Bu durum, topluma bir nebze olsun rahatlama sağlarken aynı zamanda kadına yönelik şiddete karşı verilen mücadelenin önemini bir kez daha hatırlattı. Ancak, birçok kişinin bu cezanın yeterli olup olmadığı yönünde tereddütleri sürüyor.
Katilin aldığı ceza, birçok muhalefetle karşı défi, zira toplumda adaletin bir nebze de olsa yerini bulmasının yanında, cezaların caydırıcı olup olmadığına dair ciddi kaygılar hâkim. Bazı gruplar, mevcut yasal düzenlemelerin yetersiz olduğunu ifade ederek, daha sert yasaların çıkarılması gerektiğini savunuyor. Türkiye'de her yıl binlerce kadın, çeşitli sebeplerle hayatını kaybetmekte ve bu da kadın cinayetlerine karşı verilen mücadelenin önemi gündeme yeniden getiriyor.
Bu trajik olay, sadece Erva'nın ailesi için değil, tüm kadınlar için büyük bir travma kaynağı olmuştur. Olayın ardından birçok kadın örgütü, kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin önlenmesi için kampanyalar düzenlemeye başladılar. Tüm bunlar ışığında, Erva davası birçok kişinin gözünde bir sembol haline geldi. Kadınların seslerinin duyulması ve haklarının korunması adına bir milat olma özelliği taşıyan bu davanın sonuçları, önümüzdeki dönemde de takip edileceği aşikâr.
Sonuç olarak, Erva'nın cinayeti, Türkiye'de kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Adaletin yerini bulması noktasında bir adım atılmış olsa da, toplumun genelinde kadınların güvenliği için daha fazlasının yapılması gerektiği görüşü ağırlık kazanıyor. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması adına herkesin elini taşın altına koyması ve toplumsal bir bilinç oluşturulması şart. Erva'nın hatırası, kadına yönelik her türlü şiddetin karşısında durmak için bir teşvik unsuru olmalı.