Herkesin hayatında sağlık açısından dikkatli olması gereken anlar vardır. Ancak çoğu kişi, vücudunun verdiği önemli sinyalleri genellikle göz ardı eder. İşte bu durum, bir adamın hayatını değiştiren korkunç bir olayla sonuçlandı. 30 yaşındaki Mert, son birkaç haftadır vücudunda bir rahatsızlık hissediyordu. El ve ayaklarında başlayan karıncalanmalar, göz ardı edilecek sıradan bir durum gibi görünüyordu. Ancak bu belirtiler, gün geçtikçe daha da kötüleşti. Sonunda, hayatının dönüm noktası olan felç anı geldi çattı.
Mert, vücudundaki karıncalanma hissini ilk fark ettiğinde, bunun sadece yorgunluğun ve stresten kaynaklandığına inanıyordu. İş hayatının getirdiği yoğun stres, ailesel sorunlar ve sosyal hayatın getirdiği baskılar, Mert’in kendisini yorgun hissetmesine neden oluyordu. Bu yüzden, elindeki karıncalanmayı 'geçici bir şey' olarak değerlendirdi. Ancak, durum kısa sürede daha ciddi bir hale geldi. Vücudundaki karıncalanma, yerini güçsüzlük ve dengesizlik hissine bırakmaya başladı. İşte tam bu noktada Mert, bir şeylerin yanlış gittiğini anlamaya başladı.
Eşinin de uyarıları ile beraber Mert, bir doktora görünmeyi düşünmeye başladı, ancak zaman geçtikçe bu düşüncelerini de ertelemeye devam etti. Bir sosyal ortamda yaşadığı bir düşüş sonrası, günlerdir süregelen karıncalanmanın ciddiyetini nihayet fark etti. Vücudunun bu uyarılarını ihmal edilen bir kampanya gibi düşünürsek, Mert’in sağlığına verilen bu sinyalleri göz ardı etmek, onu ciddi sağlık sorunları ile karşılaştırmıştı.
Bir sabah işe gitmek üzere uyanan Mert, birdenbire iki bacağında da hissizlik hissetti. Kendini kaygı içinde hisseden genç adam, bir anda dengesini kaybetti ve yere düştü. O an, Mert’in tüm hayatı değişmişti. Felç olduğunu biliyordu ancak nedenselliğinin ne olduğunu anlayamıyordu. Acil servise kaldırıldığında, uzman doktorlar Mert’e, karıncalanmalarla başlayan bu sürecin ciddi bir sinir hasarı olduğunu söyledi. Mert için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Doktorlar, Mert’in yaşadığı durumu beyinle omurilik arasındaki iletişimin kesilmesi olarak tanımlıyordu. Tedavi süreci başlamıştı ancak sonuçları belirsizdi.
Hastanede geçirdiği süre boyunca, Mert, vücudunun onu nasıl uyardığını ve bu uyarıları nasıl görmezden geldiğini düşünmeye başladı. Arkadaşları ve ailesi, onun bu zor günlerinde ona destek olmak için yanındaydılar. Ancak Mert, yaşadığı durumun kendisini yalnız hissettirdiği bir gerçekti. Sağlığına tekrar kavuşabilmek için mücadele etmesi gerekiyordu. Mert, felç olma sürecinde kendisini yeniden ele alarak gerekli adımları atmaya karar verdi. Hem fizik tedavi hem de psikoterapi süreci son derece zahmetliydi. Ama Mert, yaşamak için elinden geleni yapmaya kararlıydı. Hayatı, önceden belki de hiç düşünmeyeceği bir şekilde tekrar sorgulamaya başladı.
Sonuç olarak, Mert’in hikayesi, vücudumuzun sinyallerine ne kadar dikkat etmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Sağlığımız, her şeyden daha değerli; dolayısıyla her türlü rahatsızlığa, ne olursa olsun dikkat etmeliyiz. Gerek var olan belirti, gerekse içinde bulunduğumuz hayat koşullarına bağlı olarak bir sağlık sorunu yaşayıp yaşamayacağınızı değerlendirmek önemlidir. 30 yaşında bir genç olarak, Mert’in bu yaşadığı olay, herkes için ders alınması gereken bir durum. Unutmayın, sağlığımız en değerli hazinemizdir, onu korumak için çaba göstermeliyiz.