Son yıllarda artan kadına yönelik şiddet olayları, toplumda büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Her gün medyada yer alan bu tür olaylar, kadınların yaşamlarını tehdit eden bir gerçekliğin varlığını gözler önüne seriyor. Birlikte yaşadığı kadına dehşeti yaşatan bir erkeğin hikayesi, mücadelenin hâlâ devam ettiğini gösteriyor. Bu olay, hem yürekleri dağlıyor hem de kadına yönelik şiddetle mücadelede hangi adımların atılması gerektiğini tekrar gündeme getiriyor.
Olay, büyük bir şehirde meydana geldi. Kadın, uzun bir süre boyunca birlikte yaşadığı partnerinin şiddetine maruz kalmıştı. Şiddetli bir tartışma sonrası, adam kadına fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamaya başladı. Kadının yaşadığı bu zor dönem, onun sosyal çevresiyle olan ilişkilerini de etkiledi. Arkadaşları ve ailesi, onun psikolojik durumunu gözlemleyerek endişeleri doğrultusunda ona destek olmaya çalıştılar. Ancak, kadının bu durumdan kurtulmak için yeterince cesur olamadığı ve durumu sıradanlaştırdığı biliniyor.
Kadının yaşadığı dehşet, sadece fiziksel şiddetle sınırlı kalmadı. Ruhsal yönden de büyük bir travma yaşayan kadın, zamanla kendine olan güvenini yitirmeye başladı. Medyada sıkça yer alan bu tür hikayeler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadınların maruz kaldığı ayrımcılığın daha açık bir şekilde tartışılmasına neden oluyor. Kadına yönelik şiddet, yalnızca bireysel bir sorun olarak görülmemeli; aynı zamanda toplumsal bir problem olarak ele alınmalıdır.
İşte tam bu noktada, toplumun her kesimine düşen sorumluluklar devreye giriyor. Kadınların şiddet sarmalından kurtulması için sağlıklı bir iletişim ağına ve destek mekanizmalarına ihtiyacı var. Bu noktada, aile bireylerinin, arkadaşların ve toplumun diğer üyelerinin kadınlara destek olması büyük önem taşıyor. Onlara şiddeti kabullenmeleri gerektiği mesajı verilmemeli; bunun yerine, şiddeti reddetmeleri yönünde cesaretlendirilmelidirler.
Ülkemizde birçok kadın sığınma evi ve yardım hattı bulunmaktadır. Kadınları koruma altında tutan bu merkezler, şiddet gören kadınlar için önemli bir umut kaynağıdır. Kadınlar, hiçbir zaman yalnız olmadıklarını bilmelidirler. Şiddet, neredeyse her kadının hayatında bir noktada karşılaştığı bir tehlike olabilir; bu yüzden, herkesin kadına yönelik şiddetle mücadele adına üzerlerine düşeni yapması elzemdir. Unutulmamalıdır ki, bu durum sadece kadının meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur.
Hükümetin yürüttüğü kadın haklarıyla ilgili politikalar ve yasaların güçlendirilmesi bu mücadelenin önemli bir parçasıdır. Ancak yine genç nesillerin eğitimden başlayarak empati duygusunu geliştirmesi, cinsiyet eşitliğini pekiştirmesi gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklar, empatiyi, saygıyı ve dayanışmayı küçük yaşlardan itibaren öğrenmelidirler. Toplum olarak, kadına şiddeti engelleme ve şiddet gören kadınlara destek olma sorumluluğumuzu üstlenmeliyiz.
Bir kadının yaşadığı dehşet dolu anların sona ermesi, toplumun genelinin bu konuda duyarlılık göstermesi ile mümkündür. Her birey, yaşanan bu olaylar karşısında sesini yükseltmeli, kimseden korkmadan bu duruma karşı durmalıdır. Unutmayalım ki, bir kadın için verilen mücadele, tüm kadınlar adına verilir; ve her kadın, şiddetten uzak bir yaşamı hak eder.